Fotoğraf: twitter/lacasadepapel
Son dönemde birçok izleyici tarafından büyük bir keyifle izlenen La Casa de Papel, üçüncü sezonuyla büyük hayal kırıklığı yarattı. İkinci sezon finalinin ardından büyük bir heyecanla beklediğimiz yapım, bu sefer beklentileri karşılayamadı. Alex Pina tarafından yaratılan bu dizi, yayınlandığı ilk günden beri büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Emmy ödüllü La Casa de Papel’in oyuncu kadrosunda Úrsula Corberó, Itziar Ituño, Álvaro Morte, Pedro Alonso, Alba Flores, Miguel Herrán gibi isimler yer alıyor. İlk sezonu izleyenler İspanya’daki merkez bankasına girecek cesareti gösterdi ve dizinin popülerliği böylelikle tüm dünyaya yayıldı.
İkinci sezonda büyük soygunu gerçekleştiren ekibimiz, kendi dünyalarında mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye devam ederken yaşanan talihsiz bir olay sonucunda yeniden bir araya gelmek zorunda kalmıştı. İkinci sezonda veda ettiğimiz Berlin, bu sezon sürpriz bir şekilde karşımıza çıktı. Flashback’lerle yeniden hikâyeye katılan Berlin, dizideki varlığını çok güzel bir şekilde hatırlattı.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki Tokyo’nun yeni imajı dizinin yeni sezonuyla hiç uyum sağlayamadı. İlk sezondaki güçlü ve korkusuz Tokyo’nun imajı, saçlarıyla tamamlanıyordu. Saçlarını keserek, o kendine has imajını yok etti. Bu durum bir bakıma kimliğinden uzaklaşmamıza neden oldu. Çünkü birçok seyirci Tokyo’yu bu saç modeliyle özdeşleştirmişti ve karakterimiz saçlarını kestirerek bu aşinalığını yitirdi.
Profesörse bu sezon bana oldukça tutuk geldi. Kendi planını uygulamadığı için bir huzursuzluk vardı içinde. Berlin’in planının uygulanması onun ikinci planda kalmasına neden oldu. İlk sezonda her detayı avucunun içi gibi bilen profesörden bir iz bile yoktu. Mantığını yine öne çıkardı elbette ama ilk sezondaki o hırs gözlerinden okunmuyordu. Pişmanlık ve yenilgi okunuyordu sanki… Raquel ile ilişkisinin çalkantılı olması da cabasıydı; derinliğini bir türlü göremedik. Raquel karşı tarafta olduğunda aralarındaki gerilimi izlemek daha heyecanlıyken yeni sezonda bu duyguyu kaybetmişler gibiydi. Aralarındaki tuhaf uyumsuzluğa tanık olmak zaman zaman izleyici huzursuz etse de iyi bir çift olduklarını düşünüyorum.
Nairobi ve Helsinki arasındaki ilişki yeterince irdelenmemiş bu sezonda. Bu ikili arasındaki güçlü bağ, bu sezonda sevdiğim nadir temalardan biriydi. Nairobi, ekibin güçlü kadın portesini çok düzgün bir şekilde temsil etmeyi başardı. Sezon finalindeki oyunculuğuyla büyük alkışı hak ediyor kesinlikle.
Yeni karakterlerin diziye fazla katkı sağlamadığını düşünüyorum. Çünkü akılda kalıcı herhangi bir özellikleri bulunmuyordu. Daha güçlü bir kadro beklerken yine aynı kadroyla gemilerini yürütmeyi tercih ettiler. Üçüncü sezonun en büyük sorunu kesinlikle hikâye anlatıcılığındaki aceleci tavırdı. Her şey bir an önce olup bitsin diye uğraşmışlar sanki. İlk sezondaki her şeyin ilmek ilmek işlenişi bu sezonda hiçbir şekilde görülmüyor. Geçtiğimiz sezonlara nazaran bu sezon oldukça sönük geçti. Bakalım grafikler üçüncü sezonla ilgili bizlere neler söylüyor. Gelin hep birlikte inceleyelim.
Hazirandan bu yana La Casa de Papel ile ilgili toplam 58 bin 397 ileti paylaşımı yapılmış. Üçüncü sezonun 19 Temmuz’da başlamasıyla birlikte dizi hakkında yapılan konuşulmalar artmış. Özellikle haber paylaşımları bu ay boyunca oldukça ön plana çıkmış. Netflix’in RTÜK’ün kontrolü altına alınacağı iddialarıyla ilgili paylaşımlarda La Casa de Papel’in adı sıklıkla geçmiş. Bu durum dizi hakkında yapılan konuşulmaların artışına neden olmuş.
Duygu dağılımı grafiği incelendiğinde nötr içerikli paylaşımların dikkat çektiği görülüyor. Bu paylaşımlar genel olarak dizinin beklentileri karşılamamasına yönelik. Büyük beklentiyle biten ikinci sezon finali, üçüncü sezonla hayal kırıklığı getirdi ne yazık ki. Senaryodaki pürüzleri görmezden gelmek neredeyse imkansızdı. Oyunculuklar her zamanki gibi başarılıydı elbette ancak bu, sezonu kurtarmaya ne yazık ki yetmedi. Diziye yeni katılan çılgın müfettiş Alicia Sierra, marjinal bir karakter olsa da beklentileri karşılayamadı. Zeki bir kadın profilini çok iyi yansıttığı aşikar ancak Raquel kadar kararlı bir duruş sergilemedi.
Kelime bulutu dağılımına baktığımızda “papel, casa, berlin, #netflix” kelimelerinin ön plana çıktığını görüyoruz. Nesrin Cevadzade’nin dizinin kadrosuna katılacağı dedikoduları ne yazık ki asılsız çıktı. Berlin’i tekrar görmek diziye ilaç etkisi yaratmış, tazelik katmışa benziyor. Netflix’in RTÜK’ün kontrolü altına alınacağı iddialarıyla ilgili yorumlardan da nasibini alıyor dizimiz.
Konu Tekerliği dağılımda La Casa de Papel hakkında “casa de papel 3 ve lacasadepapel” gibi kelime grupları ön plana çıkmış. Üçüncü sezonun fragmanı büyük ilgi toplamış, dizi hakkında konuşulmalar bu dönemde artışa geçmiş. Dizinin meşhur karakterlerinden biri olan Tokyo’nun konu tekerleği dağılımında ön plana çıktığı görülüyor.
Twitter’da dizi hakkındaki potansiyel etkileşim incelendiğinde haziran ayından bu yana 326 milyon etkileşim görülüyor. Ağustos ayında 100 milyonu bulan etkileşim sayısı bir süre sonra düşüşe geçiyor. Bu durumun dizinin yaz dizisi olma özelliğinden kaynaklandığını düşünüyoruz.
Twitter’da dizi hakkında en çok #Netflix, #LaCasaDePapel, #LaCasaDePapel3 gibi hashtag’ler kullanılıyor. En çok mention ise @lacasadepapel, @netflixturkiye, @youtube, @ursulolita hesaplarına atılmış. Tokyo karakterine hayat veren Úrsula Corberó Delgado (Ursulolita), güzelliği ve yeni imajıyla bu sezonda öne çıkan oyuncular arasında yer alıyor. Alvaro Morte ise en çok beğenilen, zekasıyla gönülleri fetheden başarılı bir oyuncu olarak dikkat çekiyor.
En çok etkileşim alıp öne çıkan paylaşımlar ise şöyle:
Cinsiyet dağılımına baktığımızda, paylaşım yapanların yüzde 58’inin erkek, yüzde 42’sinin kadın kullanıcılardan oluştuğunu görüyoruz. En çok paylaşım yapılan illerdeyse sırasıyla İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa ve Antalya öne çıkıyor.
La Casa de Papel’in üçüncü sezonuna hızlı bir tren edasıyla gönlümüzden öylece akıp geçti. Dizinin yenilikçi yapısı istikrarını korumaya devam etse de senaryo anlamında izleyiciyi tatmin ettiği pek söylenemez. La Casa de Papel, hikâyesinin inandırıcılığı konusunda bu sezon sınıfta kaldı desek yalan söylememiş oluruz. Sezon finalinin vurucu etkisi sezonun geneline yayılsaydı daha başarılı bir profil çizebilirdi. Büyük beklentiler içerisinde izlenilmediği sürece diziden verim alınabileceğini düşünüyorum. Şimdiden keyifli seyirler!
Mert Yıldırım | [email protected]
YORUMLAR BU YAZI İÇİN KAPALIDIR